Minik kuşumla erkenden kahvaltımızı bitirmenin avantajını kullanarak bir an önce dışarı çıkıp güne başladık. Neşeli bir giriş yaptık. Beren türlü
Minik kuşumla erkenden kahvaltımızı bitirmenin avantajını kullanarak bir an önce dışarı çıkıp güne başladık. Neşeli bir giriş yaptık. Beren türlü şımarıklıklarla bindi arabamıza. Uzunca bir süredir görüşmediğimiz Serdal teyzemize gittik ilk önce. Birbirlerini buldu eski dostlar ve alt alta üst üste keyfini çıkardılar sıcacık odanın. O sıcak odanın rehaveti çökmüş üzerime ve uyuyakalmışım bir saat kadar. O sırada dışarıdaki yağmura, sokaktaki arabalara bakmış Beren. Hemen evin önündeki kapalı pazar yerine gelen arabalar o kadar çokmuş ki, şaşırmış o kadarını bir arada ve yüksek bir yerden görünce. Benim uyandığımı, bir ara gözümü açtığımı da farkedince hemen yanıma koştu. Anlattı neler gördüğünü kuzum. Benimle paylaştı o heyecanını.
Teyzeye gitmeden önce evden çıkmadan Berenle bir pazarlık yapmak gerekmişti. Önce teyzeye gideceğiz ve sonra da Terracity’ye diye. Hava yavaştan kararmaya ve Beren’in de gözleri süzülmeye başlamıştı artık. Verdiğimiz bir söz de var diye aklımdan geçirirken, “…ama Terracity’ye gidecektik?” diye umutsuz bir ifadeyle sordu Beren. Hava karardı ve uyku da gelmeye başlayınca bir yandan, biliyor ki bu alışıldık tablo annede son buluyor. Acaba yine mi böyle olacak düşüncesiyle sorduğu çok açıktı. ‘Gitmesek de olur aslında’ da der gibiydi ya da ‘zaten gidecek hâlim de yok’ da. Bebeğimi bir de giyinmesi için motive etmek de gerektiğinden, “hadi hemen giyin de, kapanmadan gidelim Terracity’ye” cümlesiyle hareketlendi ve giyinip dışarıya attık kendimizi. Teyzeye hoşçakal dedikten sonra asansöre bindik. Asansörde ve arabaya kadarki yolda hep kucağımda başı omzumdaydı. Bunu daha önce de birkaç kez söylemişimdir, en sevdiğim, sıcaklığını, nefesini hissettiğim an.
Arabamıza bindik nihayet ve ben yolda Beren’in kısa bir süre sonra gözlerinin kapanacağını biliyordum. O nedenle Terracity’de göreceklerimiz hakkında konuşarak oyalamayı başardım. Otoparkına indiğimizde yarı uykulu hâli devam etse de, konuşmalarıma karşılık vererek bana katılıyordu en azından. Ben de söz verdiğim için, eve dönmeden önce oradaki etkinliklerle eğlenmesini istiyordum.
Akşam saatleri olduğu için oyun alanı nispeten tenhalaşmış ve bize bırakılmış gibiydi. Mickey Mouse ve Bugs Bunny de oradalardı. Değişik bir aktivite yapıldığını gördüm az ileride. Ben de Beren’i diğer bir grup çocuğun olduğu tarafa yönlendirdim. Ne yapıldığını öğrenelim derken Beren’e, eğilerek; “kızıl saçlı ablanın yanına git ve ben de burada ne yapılıyorsa ondan istiyorum de” dedim. Aynen söyledi kızıl saçlı ablasına ve ablası da aldı kolunun altına Beren’i eğildi yanına ve ona bir kurabiye uzattı. Onunla ne yapacağını anlattı ve oturdular birer sandalyeye. Ben de uygun bir yerden fotoğraf ve video çekmeye hazırlanırken, kurabiyenin üzerine bir yazı yazılıyordu. Harfler ortaya çıkmaya başlayınca Beren’e adını sorduğunu anladım. Birlikte kurabiyeyi tamamladılar ve bir ucundan tadına baktı kuzucuğum.
Tesadüfen Terracity’nin yemek katında arkadaşları ile birlikte olan annesi ile haberleştik ve Beren kurabiyesini gösterirken annesine, ben yanağından bir öpücük aldım ve iyi akşamlar dileyerek yanlarından ayrıldım. Beren de bir süre ara verdiği omuz keyfine annesinde devam ediyordu en son bıraktığımda. 🙂