Yapışkan notlar

Boşanma sürecimiz devam ederken kadın ve erkek ilişkilerini anlatan kitaplar okudum. Bunlardan biri de ‘Beş Sevgi Dili’ydi. Ne kadar sevseniz

Boşanma sürecimiz devam ederken kadın ve erkek ilişkilerini anlatan kitaplar okudum. Bunlardan biri de ‘Beş Sevgi Dili’ydi. Ne kadar sevseniz de, bunu söylemedikçe ya da hissettirmedikçe pek de bir anlamı olmadığını anlatıyordu özetle. Ortak bir dil olmalıydı…
Aslında çok basit gibi görünüyordu, karşınızdakinin ‘sevebileceklerini’ yapmak veya ‘sevdiklerini’ yapmak. Deneyerek buldum ben de sevdiğimin sevdiklerini. 🙂

Bir sabah uyandırmak için odasına gittim yavrunun. Yanaklarından, gözlerinden, alnından, kolundan- bacağından öptüm her  zamanki gibi. Uyur uyanık hareketlendi. Farklı bir şeyler yapayım bu kez diye geçirdim içimden. Uydurma şarkılar söylemeyi daha önce denemiştim. Hafif müzikler açmayı da. Oyuncakları konuşturmayı ya da hayvan taklitleri yapmayı da. Masanın üzerinde boş boş duran yapışkan not kağıtlarını gördüm. Bir ofiste sıklıkla kullanılır tabi ama bir evde ne işe yarar ki. Kuzumun gözlerini birden açıp kendine gelmesini sağladı. Üzerine ‘sevdiği’ kalplerden yaptım. Adını yazdım. O gün bir planımız varsa onu, değilse sadece ‘günaydın’ ya da ‘kahvaltı zamanı’ gibi cümleler yazdım. Çok hoşuna gitti bu. Ben bu sevgi dilini seçmiştim. Beren’in gözlerindeki sevinci görmek bir başka duygulandırıyor beni. Neredeyse evimizde uyandığımız her sabah yapıyorum bunu. Kalemi elime aldığım anda gülümsemeye başlıyorum. Yatak başına yapıştırdığım notların sayısı iyice artınca, onları bir mantar panoya sıraladı minik kuşum.