3D sinema macerası

Bir şeyi çok istemeyeceksin arkadaş. 🙂 “Bir şeyi elde etmek istiyorsan, onu kendin için isteme.” demiş Halil Cibran.* Ben de

Bir şeyi çok istemeyeceksin arkadaş. 🙂 “Bir şeyi elde etmek istiyorsan, onu kendin için isteme.” demiş Halil Cibran.* Ben de kızım için istedim…
Berenimle geçen haftadan beri sinemaya gitmek için planlar yapıyorduk. Gidemedik bir türlü. Sonradan annesiyle birlikte gittiklerini öğrendim. Ama sinemadaki üç boyutlu gözlükler çok verimli değilmiş. Kızımın görüntüsü arada bir kırmızıya dönüşüyormuş. Tam yoğunlaşamamış filme.
Tam da sömestirde gösterime girer ya bu türler… 🙂 Karlar Ülkesi’ne gittik miniğimle…

Günler öncesinden eve yakın sinemalardan birine gitmeye karar vermiştim. Diğerlerine göre daha sakin olacağını düşünerek. Yerlerimizi belirledik, ödememizi yaptık, tam bankodan ayrılacaktık ki, bir sorayım dedim; 3 boyutlu gözlüklerinizde sorun yaşamayız değil mi? İkinci kez geliyoruz ve… Diye daha cümlemi bitiremeden, filmin 3 boyutlu olmadığını söyledi gişedeki görevli. O zaman hemen iptal edin dedim. Üç boyutlu izlemezsen ne anlamı olurdu ki? Hiç aklıma gelmemişti böyle olacağı. Kısa süreli bir şok yaşadıktan sonra, sinemaya gidemedik bari Beren bir şeyler yesin diye her zamanki köfteciye doğru yürüdüm. Beren benimle aynı fikirde değildi. Hemen karşısındaki oyuncaklı hamburgerciye yöneldi. Sırf oyuncak için çocuklar buralarda yiyorlar. Beren de böyle oldu diye hızlıca geçirdim aklımdan. Sonradan öyle olmadığını anladım;

Hamburgerini, buzsuz buzlu çayını aldım, masaya koydum. Beren hamburgerini yerken bir taraftan sinema ararken, gözüm hamburgerciden aldığımız fişe takıldı. Hamburger menü bedelinin neredeyse dörtte birini oyuncak için kesmişler. Oyuncağı almamışız ya da vermemişler. Beren’e oyuncağı alıp almadığını sordum: ‘Gerek yok baba.’ Burada anladım kızımın gerçekten hamburger yemek istediğini. Oyuncak değilmiş derdi.

Kısa süreli bir direnişte bulundum. Baktım ki aç kalacak, iki lokma yesin hadi dedim. Kendime de inanamadım. İlk kez kendi ellerimle kızıma bu hazır hamburgerlerden aldım. Almak zorunda kaldım. Bu arada sinema araştırması devam ediyordu hâlâ. O gün sinemaya gidecektik, kararlıydım. Hemen yan taraftaki AVM’de vardı Karlar Ülkesi. Hızlıca yedi hamburgerini ve koşa koşa yan tarafa geçtik. Çıktık bir heyecanla sinemanın olduğu kata ve 2 kişilik yerimizi seçtik. Sıra ödemeyi yapmaya geldiğinde 2014’te değilmişiz gibi hissettim. Sadece nakit ödemeyi ve MyBilet’i kabul ediyorlarmış. Nakit yoktu yanımda, oradaki kioskta da banka kartı kullanılamadığından, MyBilet uygulamasıyla internetten alayım dedim. Bütün bunları yaparken, sinemayı buldum, filmi buldum, seansı buldum derken 10 dk. geçti. (Cepten internet yavaştı. Benimle ilgili değil. :))

Filmin başlama saatine kısa bir süre kaldığı için uygulamada görünmüyordu. Son 10 dk’ya girdik ama bu bizim son şansımızdı. Bu kez de giremezsek haftaya kalacaktı yine. Beren’i elinden tuttum kâh hızlı hızlı yürüyerek kâh koşarak zemin kata indik. Dışarıya çıkıp bankamatikten para çekmem gerekiyordu. Berenle beraber gidip gelirsek geç kalırdık… Beren’i girişteki güvenlik görevlisine emanet edip, koşa koşa bankamatiğe gittim. Orada da önümde 3 kişi vardı. Sınanıyor muydum? Allahtan işleri uzun sürmedi de, gerekli parayı alabildim. Tekrar koşa koşa geldim. Beren’i aldım, bu kez yukarıya nasıl çıktığımızı bilmeden, ‘geldik biz’ dercesine koydum parayı tezgâha. İlk ayırttığımız yerler satılmış, biz de yan tarafından 2 kişilik yeri aldık. Buraya gözlüklerin nasıl olduğunu ta en başında sormuştuk zaten. Sorun olmayacağının onayını almıştık. Biletlerimizi alır almaz doğruca salona doğru yine koştuk. Maceramız devam etmekte… Bileti aldım, cebime sokuşturdum. Gişedeki görevliye de sordum 4. salon mu diye? Evet dedi ve biz doğruca 4. salona gittik. Önüne bant çekmişler ve film başlamış. Hiç üstündeki panoya bakmadık bile. Bilete de. Meğer lego filmiymiş o. Bir başka görevli seslendi de bize, 5. salona gireceğimizi o zaman anladık. Gözlükler yine gündeme geldi kapının önünde ve Beren’e gözlüğünü verdi bize seslenen görevli. Benim de haberim tez ulaşmış sanırım. Hiç kullanılmamış bir gözlük verdiler. Neyse ki sorunsuz bir şekilde girdik oturduk yerimize. Durup bir an güldüm kendi kendime son 15 dk’yı düşününce.

Başlamamıştı daha film, Disney’in tanıtımları, nereden nereye geldik animasyonları vardı. Eskiyi ve yeniyi çok güzel birleştirmişler. Bütün bunları izledikten sonra, derin bir nefes aldım, başından öptüm miniğimi ve Elsa’yı izlemeye başladık nihayet. İlk bölümü bitirdik bir çırpıda. Film arasında ihtiyaç molası da verdikten sonra ikinci bölümde kucaklaşıp iyice mayıştık. İkinci bölüm daha da hareketliydi tabi. Bütün olaylar bu bölümde gerçekleşiyor. Keyifle izledik ve bugün bu filmi izledik ya, rahat uyuyabilirdim artık.

Yaşadığımız 3D sinema macerasının boyutları şu şekilde;
1. boyut, gitmek istediğimiz sinemada filmin üç boyutlu olmaması.
2. boyut, üç boyutlu filmi bulduğumuz sinemada nakit olmayışı.
3. boyut, nakdi bulduktan sonra doğru salonu bulamayışımız. 🙂

*Cibran, Halil. Halil Cibran Aforizmalar. Cep boy, 1. basım. İstanbul, Avrupa Yakası Yayıncılık, 2012. s. 130