Yazmaya başladığımdan beri, uzun zamandır yazmamanın verdiği değişik bir his var şu an. Sanki bilgisayarı ilk kez kullanıyormuşum gibi… Hafta
Yazmaya başladığımdan beri, uzun zamandır yazmamanın verdiği değişik bir his var şu an. Sanki bilgisayarı ilk kez kullanıyormuşum gibi… Hafta sonları geldi geçti, geçen yıldan bu zamana çok değişiklik oldu mutlaka. Her hafta yazdığım yazıları ayda bir bile yazamaz oldum. Berenle kış haftasonlarımız verilen ödevleri tamamlamaya çalışmakla geçiyor. Zamanımız kalırsa başka bir yardımcı kaynaktan soru çözerek pratik yapıyoruz. Sonra yine zaman kalırsa biraz dışarıda temiz hava, daha da kalırsa evde el becerisi; kâğıt, makas, yapıştırıcı, boya kalemleri… bunlar tabi bizim (daha doğrusu benim) hayallerimiz. Hepsini aynı hafta sonuna sığdırdığımız pek olmuyor. Olsun varsın, kızımla bir arada olduğumuz her an değerli. Ne yaptığımızın önemi yok.
Bu hafta kızımın okul başarısı haftası. Sınıfta birinci, okulda ikinci oldu. Okuduğu okulların tüm Türkiye’deki şubelerinde aynı anda yapılan bir sınavda kazanılan başarı. Beni gerçekten mutlu etti. Dr. Özgür Bolat’ın ‘Beni ödülle cezalandırma’ kitabını okuduktan sonra daha farklı değerlendirdiğim ödül ve ceza sistemi, Beren’in bu başarısı için davranışımı yönlendirdi. Beren’in başarısının farkında olduğumu kendisine hissettirmeliydim ama bir taraftan da ‘ödül’ olmamalıydı. Bu yüzden küçük bir defter aldım ona. Hediye.
Hem sevgimi ifade etsin, hem sevdiği kalpleri içersin, hem okulla ilgili olsun (doğrudan sınav başarısı için olmasın), hem küçük ve sevimli olsun. Bunların hepsi birden bu küçük defterde.
Baba, ilk sayfasına sen yaz diyen kızımın isteğini, ‘sınavdaki başarın için tebrikler, bu defter küçük bir hediye’ notuyla yerine getirdim. Tarihi de eklemeyi unutmadım. 4 Kasım 2017.
Günü detaylı olarak yazmayacağım. Sadece günün sonuna doğru, havanın kararmasıyla birlikte ikimizin de içimizde yaşayıp dışa yansıtmadığımız duygularla, Beren çantasını topluyor, ben de bir taraftan hazırlanıyorum. Yatak odasından çıkmak üzereyken, her zaman yaptığımız, ayna karşısında sarılma olayını gerçekleştirdik. Bir süre sessizlik oldu. Beren olunca evde bir yaşamın olduğunu anlıyorum. Ardından sordu, ‘ben evden gidince bir sessizlik oluyo mu baba?’ Olmaz mı kızım? Bu evin neşesi sensin! Bu kez ben sordum, ‘bu evde ses olsun ister misin?’ cevap net olarak evetti. Devam ettim ve ‘nasıl bir ses olsun mesela?’ diye sordum ve cevabımı aldım. Tahmin etmek pek zor değildi ama bu yine de ikimizin arasında…
Babalar ve kızları arasındaki bağ tarifi mümkün olmayan bir duygu. Allahım sağlık ve mutluluğunuzu bozmasın. En güzel günler sizin olsun canlarımız. Geçirdiğiniz kaliteli anlar sonsuz olsun.