Bebeğimle cumartesi akşamlarından buluşmaya alışmıştık geçen haftalarda. Bu hafta yine cumartesi günü ama bu kez akşamı beklemeden buluştuk. Öğleden sonra
Bebeğimle cumartesi akşamlarından buluşmaya alışmıştık geçen haftalarda. Bu hafta yine cumartesi günü ama bu kez akşamı beklemeden buluştuk. Öğleden sonra havanın da güzel oluşunu fırsat bilerek annesi ile birlikte dışarıya çıktık. Yakındaki bir parka gittik. Bir buçuk saate yakın bir zaman geçirdik. Beren’in son zamanlardaki davranışları anne ve baba olarak bizi endişelendirdiğinden, acaba uzun zamandır anne ve babanın ayrı oluşunun, bir araya gelmemesinin de etkisi var mıdır diye düşünerek böyle bir buluşmaya karar verdik. Anne ve baba olarak kızımızın yanında olmamız belki de sürece adaptasyonunda çok yardımcı olacak. Çok net olarak görülüyor ki Beren geçen zaman içerisinde hızlı bir gelişim kaydetti. Bunu ben daha rahat görebiliyorum. Her hafta değişimi izleyebiliyorum. Hem fiziksel olarak hem de davranışları ve konuşmaları olarak değişim var.
Bu değişikliklerin başında giyinme ve soyunma ile ilgili yaşadığımız sorunlar… -da demek istemiyorum aslında- hayatta ne yaşanması gerekiyorsa o yaşanıyor bir bakıma. Biz de bu günleri yaşayacakmışız diye düşünerek daha geniş bir açıyla bakmaya çalışıyoruz. Öğrendik ki bu davranışlar Beren’e özgü değilmiş, bir geçiş dönemiymiş. Böyle düşünerek olabildiğince çok kaynağa başvurarak en az zararla atlatmaya çalışıyoruz. Zarar, Beren’in bitmek bilmeyen öksürük ve burun akıntıları. Kasım ayının ortasında incecik kıyafetlerle gezinen bir üç yaş sendromu. Ayağını sıcak tutacak her şeyden kaçan bir anlayış, ne kalın bir çorap ne de bir terlik hiçbir zaman tercih edilen bir şey değil son zamanlarda. Bugün eve bırakırken bile annesinin istediği Asist elimizdeydi.
Bugün farklı bir eğlenceliydi benim minik tatlı tavşanım. Söz dinleme konusunda anlaşmazlıklarımız olsa da, çok istediğim hâlde dışarı çıkmasına izin vermedim. Çünkü bizim sözümüzü dinlemediği için, biz de Beren’iin sözünü dinlemiyoruz. Böyle bir uygulama ile şansımızı deniyoruz ama bakalım nasıl bir sonuca ulaşacağız?
Beren geçen hafta babaannesi ile oynarken bir ara trene binmek istediğini söylemiş. Babaannesi de hafta içinde “kuzumu pazar günü trene bindir babası” diyerek konudan bahsetmişti. Beren odasında oynarken tren mevzusu açıldı ve konuşmaya başladık.
Babaanne: Beren trene binmek istediğini söyledi babası. Trene binmek istiyorsun değil mi kızım?
Beren: Eveeet! Trene binelim.
Baba: (Her zaman kızını hayal kırıklığına uğratmaktan çok çekinen doğrucu bir tavırla) Babacım Antalya’da tren yok, tramvaya binebiliriz. Senin demek istediğin tramvay mı?
Beren: Eveet. Tramvaya bineriz.
Baba: Binebiliriz tabii ki.
Beren: “Bugün mü?” diyerek mutluluğunu saçtı bir anda ortaya. Gözlerindeki ışıltıyla.
Baba: Tramvaya binelim o zaman. Sen üstünü giyin sıkıca, çünkü dışarısı soğuk. (Beren’den beklenecek üst giymeme stratejisinin bir önsezisi olarak gelebilecek ataklarına karşı savunma geliştirerek, Beren’in “ama dışarıda güneş var giymeyebilirim” gibi bir kaçma noktasını, “dışarıda güneş var, hava sıcakmış gibi geliyor insana ama hava gerçekten soğuk.” diyerek kapattım. (Ben bir sonraki hamleyi düşünerek Beren’i köşeye sıkıştırdığımı ve giyinip hemen dışarıya çıkacağımızı düşünürken, beklemediğim bir yerden şah! diyen bir usta varmış karşımda. Bilemedim.)
Beren: Ben şu elimdekileri bitireyim, ondan sonra… (O anda elinde oynadığı lastik saç tokaları ve odanın her yanına yapışmış ve yapışmaya devam eden bir rulo bant var.) -Oyalama taktiği.-
Baba: Beren sanırım gitmek istemiyosun tatlım. Eğer hemen çıkmazsak, güneş etkisini kaybedecek ve daha da soğuyacak hava.
Beren: -Tokalar ve bantla mutluyum ben baba- tavrında hiç duymamış gibi yaptı.
Aradan uzunca bir süre geçtikten sonra,
Beren: E artık gidebiliriz. Hadi gidelim tramvaya.
Baba: Babacım sen benim sözümü dinleyip, üzerini giyinmediğin için, ben de senin sözünü dinlemek istemiyorum.
Beren: Hımm. Tamam o zaman biz de daha sonra gideriiiz.
Baba: (Oluyor galiba diye düşünerek, üzerine basa basa söyledim.) Haftaya gidebiliriz, evet. Sen üzerini giyinerek benim sözümü dinlemiş olursan, ben de seni tramvaya bindirebilirim.
Bir umutla bekliyoruz, haftaya ne olacak bakalım.
Beren’in bu haftaki gündemi dolu doluydu. Yuvada öğrendiği ingilizce kelimelerle birlikte öğrendiği yeni bir şarkıyı da söyledi bize. İngilizce olarak birden ona kadar da saymayı öğrenmiş bebeğim, sadece arada three, free olarak geliyor kulağa ama olsun. 🙂
İngilizcesini öğrendiği kelimelerden bazıları, çatal, kaşık, bıçak, domates, armut, havuç, fincan, elma, tabak.