Nisan ayı ile birlikte, havalar yavaş yavaş ısınmaya başladı. 4 Nisan’da hobilerimden biri olan bisiklet ile turlarımıza başladık. Şubat ve Mart aylarında
Nisan ayı ile birlikte, havalar yavaş yavaş ısınmaya başladı. 4 Nisan’da hobilerimden biri olan bisiklet ile turlarımıza başladık. Şubat ve Mart aylarında da zaman zaman kısa gece turlarımız olmuştu. Bu kez ciddi anlamda uzun bir turu tamamladık. Bisikletimdeki kilometre göstergesinde toplam kat edilen mesafe olarak 83 km’yi gördüm. Benim için bazı tırmanışlarda epey zorlayıcı oldu. Rüzgâr da çok büyük bir bölümde bize olumsuz etkide bulundu. Turumuza altı kişi başlamıştık ancak, aramızdan bir arkadaşımız (Ufuk) daha fazla devam edemeyeceğini, antrenmansız ve hazırlıksız olduğunu, yapacağımız turun ilk etapta onu zorlayacağını söyleyerek yaklaşık 10. kilometrede aramızdan ayrıldı. Biz, kalan 5 kişi, (Mehmet, Mutlu, Mustafa, Mehmet(2) ve ben) devam ettik ve Mehmet(2)’nin zincirinin kırılması haricinde, sorunsuz, güzel bir gün geçirdik.
Antalya Cebesoy caddesindeki Mavi Bisiklet önünden saat 8:50’de hareket ettik. Oradan Burhanettin Onat Cad. – Metin Kasapoğlu Cad. – Özgürlük Bulv. – Tekelioğlu Cad. – Barınaklar Bulvarı güzergâhında ilerleyerek, Lara Caddesi üzerinden, Lara Plajı’na çıktık. Kundu Turizm yolunu takip ederek, Mardan Palace’ın yanından karşıya tekne ile geçtik ve Kumköy’e doğru yol aldık. Burada bir süre dinlendikten sonra tekrar pedal çevirmeye başladık. Yolda bizi gören çocuklar hep turist olduğumuzu farzederek, “Hello, hello!” diyerek el sallamaya başladılar. Biz de buradan anlıyoruz ki köyün içinden bisikletle geçen ilk Türkler biziz. 🙂 Köyün içinden çıkıp Belek yakınlarından, Antalya – Alanya yoluna çıktık. Oradan da kuzeye doğru Silyon antik kentine ulaşmak üzere kalan 8 km’yi son enerjimizle tamamladık. Hedefimize ulaştığımız anda bisikletleri bir tarafa bırakıp, hemen masalara ve sandalyelere attık kendimizi. Yanımızda götürdüğümüz sandviçlerimizi yedik, çaylarımızı içtik. Yaklaşık yarım saat dinlendikten sonra, patika yoldan Silyon’un antik taş yığınları arasından yukarıya çıktık. Yukarıya doğru çıktıkça sanki güneşe doğru yaklaşıyormuşuz gibi, sıcaklıkta bir artış hissediyorduk. Daha fazla kendimize işkence etmeden, yarı yoldan geriye döndük. Etrafımızda sadece o yörenin insanlarını, keçilerini otlatanları ve bir kaç turistten başka bir şey görmedik. Tepeden inerken bulduğumuz bir ağaç gölgesi bizim için ikinci bir dinlenme yeri oldu. Hepimiz çimenlerin üzerine serildik. Bu noktada anladık ki, artık geri dönüş için daha kısa bir yolu tercih etmeliydik. Geldiğimiz yol üzerinden dönmeyi düşünüyorduk ama toplamda 50 km gelmiştik. Dönüş için ana yola çıkmaya, istemeyerek de olsa, karar verdik.
Dönüş yolunda geçen her km’de eve daha çok yaklaştığımızı düşündükçe, seviniyordum. Çünkü yol boyunca zaman zaman gruptan koptum, yorulma belirtileri iyice kendini göstermeye başlamıştı. Sanki pedalları boşa çeviriyormuşum gibi geliyordu. Son bir gayret ile Aspendos Bulvarı’ndan Perge Bulvarı’na geçtiğimde ise gerçekten bu yolun bittiğine inanamıyordum. Sadece çok yorulduğum için bu seferlik bitmesini istedim. Umarım bundan sonra da daha çok bisiklet turu yaparız.
Annecim çok yorulmuşsunuz, o yol biter mi? Ama resim de çok güzel çıkmış. Yavrum benim…
Teyzoşum sana tek kelimeyle helal olsun diyorum:))