Berenimle birlikteyken gerçek gülücükleri görüyorum. Bugüne kadar çevremde hep bana gülmek zorunda olduğunu düşünen insanlardan da vardı. İleride de olacaktır.
Berenimle birlikteyken gerçek gülücükleri görüyorum. Bugüne kadar çevremde hep bana gülmek zorunda olduğunu düşünen insanlardan da vardı. İleride de olacaktır. Bu insanların birçoğundan uzaklaştım, kurtuldum bir anlamda. Çok şükür. Zaten dünya yapmacıklık üzerine gelişmeye devam ediyor. Ben de kendi çapımda savaşıyorum bu durumla. Ne kadar başarılı olabilirim bilmiyorum. Eğer çok profesyonel değilse karşımdaki, ne kadar samimi olduğunu anlamak zamanımı almıyor. Bu da çok sevdiğim bir yanım. Bir şekilde ele veriyor kendisini. Bunları söyleyerek giriş yapmamdaki amaç, diğer insanların ne düşündüklerini ya da nasıl davrandıklarını analiz etmek değil tabi ki. Burada söz konusu olan yavru ceylanımla yaşadıklarımız.
Bugün de gerçek gülücüklere şahit oldum yeniden, her hafta olduğu gibi. Anın tadını yaşarken ne geliyorsa içinden o. Ne mutlu ki bana, bu gülücüklerin sebebi dünya tatlısı kızım. Her pazar saat 9.00 – 9.30 arası aldığımda çok erken uyanmış oluyordu. Uykusu tam en güzel yerindeyken, kalkıp geliyordu benimle. Öğleden sonra da uykusu geliyordu normal olarak. Geçen hafta Beren’i babaannesi ve dedesi almıştı annesinden. Bir iki saat de rötarlıydı tabi. O bir iki saatlik fazladan uyku bile gün içinde yeterli enerjiyi sağladı kuzuma. Bu hafta da aynı şekilde saat 11.00 gibi aldım bebeğimi annesinden. Gün içinde uyku ile ilgili bir sorunumuz olmadı. Bu iyi bir şey Beren için. Böyle olunca da neşesine diyecek olmuyor. Kahvaltıda son derece enerjik ve iştahlı, oyun zamanında aktif, zıp zıp. Kahvaltımızı yaptık. Sonra havuza indik. Havuz için Beren çok sevdiği “turuncu” kolluklarını aldı. Bir de pilli teknesini. Onu da aldık yanımıza ve indik küçük havuza. Zemin kat komşularımız da çok seviyorlar Beren’i. Ailece geldiler Beren’in yanına. Beste ablası ve Doruk abisi de uzaktan sevdiler Miniğimi. Havuzda yüzdük. Beren çıkıp çıkıp atlamayı sevdi bir de havuzun kenarından. Defalarca atladı. Artık öyle bir noktaya geldi ki, önceleri atlarken iki ayağının üzerine atlıyordu, sonradan benim üzerime uçarcasına kendini bırakmaya başladı. O arada sıçrattığı sular ve benim onu karşılayışım, işte bunlar bile gerçek gülücüklerin ortaya çıkmasını sağladı. Büyük havuzuna geçtik kısa bir süre. Orada Beren kolluklarıyla dengede kaldı. Bıraktım ben de. Dokunmadım. Çok hoşuna gitti. Havuzdan çıkmak istediğinde merdiveni kullandı.
İkinci kez havuza gideriz düşüncesiyle, havlularımızı aşağıda bırakmıştık. Beren de havuzda çok eğlendiği için seslendim kuzuma:
– Bereeen ben havuza gidiyoruum…
– Ama beni de unutmaaa!
Balkonda oturup sohbet ederken, babaanne çay demlemek için mutfağa girdi.
Beren: Babaanneee, babaannee! Diye çağırıyor bir taraftan.
Baba: Babaannen havuza gitti, biz de gidelim mi?
Baba: Çağır da gelsin babaannen…
Beren: Babaanneee… Babaanneee.
Babaanne: Geldim geldim kızım…
Beren: (Babaannesine dönerek) Babam havuza gittiğini sanıyor! 🙂
Ardından kahkahalar… 😀
Balkonda bir taraftan da oyun hamuru ile oynuyorduk minik tatlı tavşanımla. Elimizde hamurları yuvarlayıp, top haline getirip kalıp için ham madde hazırlıyorduk. Yumuşturmak dedi birden. Ne demekse 🙂 Kendisi de güldü sonradan…
Günün sonunda güneş de etkisini kaybettikten sonra dışarıya çıkmaya karar verdik. Bisiklete binmeyi önerdim Beren’e önce. Sonrasında;
Baba: Carrefour’a gidelim mi Beren?
Beren: Hayır markete gidelim.
Baba: Orası da market kızım.
Beren: Orada küçük araba var mı? (Market arabası)
Baba: Büyükleri vardır.
Beren: Ben büyükleri de sürebilirim. Büyüdüm armut yediğim için! 😮
Devamında ikinci konuşmada;
Baba: Markete mi gidelim, bisiklete mi binelim? İstersen aşağıya inip bisiklete binebiliriz.
Beren: Markete gidelim! Bisikletle…
Yavrukuşum öyle güzel şeyler söylüyorsun ki, tüm sözlerin iz bırakıyor babanda. Birçoğunu blogunda değerlendiriyor. Bütün bu anıları okuyacağın günleri görmek en büyük isteğimiz. Tüm mutluluklar sizinle olsun.