Sıcacık hafta sonu

Kışın soğuk günleri hafta içinde kaldı ve  pazar günü güneşli bir hava bizi bekliyordu. Levent abimizle daha önceden konuştuğumuz alışveriş

Kışın soğuk günleri hafta içinde kaldı ve  pazar günü güneşli bir hava bizi bekliyordu. Levent abimizle daha önceden konuştuğumuz alışveriş yapma düşüncesi de vardı. Biz onu beklerken, kahvaltı sonrası biraz bisiklete bindi Beren. Otoparkın içinde gezindik bir süre. Bir aşağı bir yukarı. Sonra yoruldum diyerek indi ve bahçe içinde yazdan kalma, dedesiyle birlikte ektikleri çiçekleri gösterdi bana. Çimlerde, toprağa basmayı ve oynamayı çok sevdiğinden, hemen oracıkta bir mutfak kurdu kendine. Pratik kızım benim. Çeşitli baharatları da eklemeyi ihmal etmeyerek yemekler pişirdi babacığına.

Bahçedeki bütün taşları topladık sonra bir kovanın içine. Bunları neden topluyoruz acaba diye düşünmek yerine doğrudan sordum Beren’e, aldığım yanıt kısa ve netti; “Lazım!”

Çoğu hafta sonunda olduğu gibi Levent abimizle birlikteydik bu hafta sonunda da. Bizi evden aldı ve birlikte Terracity’e gittik. Ertelediğimiz alışverişimizi de Terracity’de yaparız diye düşündük. Levent abi için alacağımız birkaç parça spor malzemesi için mevcut bulunan tüm spor mağazalarını gezdik. O arada Beren reyonların arasında ürünleri deneyerek gezerken, mağazanın birinde formunu koruma girişiminde bulundu. Levent abimiz de Beren’i yalnız bırakmadı. Terracity’e geliriz de tuvalete gitmez miyiz? Beren “çişim geldi” demeyi ve benimle birlikte kucakta tuvalete kadar koridor boyunca koşmayı çok seviyor. Katıla katıla gülüyor hem de ve öyle bir anda diyor ki bunu, her zaman tuvalete en uzak noktada olduğumuzu fark ediyoruz. Koşarken insanlar da ne olduğunu anlamıyorlar tabi. Sadece Beren gülüyor ve onu eğlendiren bir baba olarak mı görünüyoruz dışarıdan bilemiyorum. Aslında çok önemli bir görev için zamana karşı yarışıyoruz. Tuvalete ulaşmak ilk görev, bununla kalmıyor tabi. Pazar günü kalabalığında boş ana denk gelmek de büyük bir şans. Bulabiliyoruz her seferinde bir şekilde her nasılsa. Çok uzun bir yol boyunca koştuk ve güldük, eğer son dakikada söylenmemişse bir tolerans varsa kurtarıyoruz. Değilse birkaç damla kaçıveriyor. Olsun. Hazırlıklıyız. Yeter ki boş bir yere girelim. Bu kez de bir miktar kaçak oluşmuş. Geri kalan işimizi bitirdikten sonra sıra üst değişimine gelmişti ama yedekler yanımızda değildi. Hemen aradım Levent abiyi yedekleri getirmesini istemek için. Aradım ama telefonu ulaşılamaz durumdaydı. İkinci telefonunu aradım o da evde kalmış ve telefonu yengem açtı. (Levent abimizin annesi) Yenge ben “Levent abiyi aradım aslında” der demez yengem, “Levent’le birlikte değil miydin sen?” şeklindeki sorusunu yöneltti. Ben de açıklama mı yapayım, bir taraftan Beren’in üzerindekileri çıkarmaya devam mı edeyim, zaten tek ayak üzerinde (Beren’i hiçbir yere dokundurtmamaya çalışarak) bir çaba içindeyim. Bir taraftan aşırı hareketten terlemiş durumdayım. Hangisini yapacağımı bilemedim. “Sonra arayayım ben seni” diyerek kapatabildim sadece. Tekrar diğer telefonunu aradım Levent abinin ve durumu anlattım ve beklemeye başladım. Birkaç dakika içinde geldi ve çantadan aldığım giysileri Beren’le birlikte yardımlaşarak giydirdim. Operasyonu başarıyla tamamladık. Mutluyduk. 🙂

Üçümüz birlikte çok keyifli vakit geçirdiğimiz Terracity içinde yorulmuştuk. Ben de o arada bir sırt çantası bakıyordum ki, Beren kucak istediğini söylediğinde, hemen arkamdaki üzerinde kazakların, hırkaların bulunduğu tezgâh üzerine oturttum. Sonrasında Beren o yorgunlukla devrildi kazakların üzerine. Levent abi alışverişini tamamladı. Ben çantayı alamadım ama Beren’i kucağıma aldım. Sonrasında Levent abi bizi eve bıraktı. İnip eve çıkmayı düşünürken daha, arabadan bile çıkamadık ve Beren o anda keşfettiği arabada saklambaç oyununu oynadı birkaç dakika.

Eve girdik sonunda ve önümüzdeki haftaya tekrar buluşmak üzere anneye doğru yola çıktık yeniden…