Aşk

Aşk diye bir şey varmış hayatta. Bu yaşımda yeni yeni öğrenmeye başladığım…Yıllar önce de vardı belki ama bilmiyordum adı aşk

Aşk diye bir şey varmış hayatta. Bu yaşımda yeni yeni öğrenmeye başladığım…
Yıllar önce de vardı belki ama bilmiyordum adı aşk mıydı? Çocuklukta da vardı belki kim bilir?
Kültür gibi bir kavram galiba bu. Kültürlü insan… Her şeyin kültürü olabildiği gibi, her şeye ‘aşk’ da denebilir ya da aşkla bağlanabilir insan. Haftalar, hatta aylar önce ‘aşksın sen’ diyerek beni seven, boynuma sıkı sıkı sarılıp öpen biri var. Bu beni mutlu eden, hayatta iyi ki var dediğim nadide bir şey… kızım!

Baba olunca anlarsın dediklerinde bana, ne değişecek diye hep merak ettiğim duyguyu yaşıyorum. Çok şey değişti bugüne kadar. Damak tatları, alışkanlıklar, davranışlar… sürekli bir değişim içindeyim. Hatalı alanlarınızdan kurtulmaya çalışıyorsunuz. Değişmeyecek bir şey var; kızıma bakışım…
Bu yazıyı yazarken işte tam burada birkaç damla gözyaşım da eşlik etti bana. Ne mutlu ki, his denilen insan olmanın emarelerinden birini taşıyorum. Hissediyorum.
Ne kadar güzelmiş aşkla sevmek… öğrendim küçüğümden…

Daha önce de yazmıştım bunu… Sevgi başlığında;
‘Neden seni bu kadar çok seviyorum baba?’ sorusuna ‘neden ben seni bu kadar seviyorum?’ diyerek, soruya soruyla karşılık vermek de ne demek? Sen benim kızımsın, ben de senin babanım demek mi lazım? Göründüğü kadar kısa değil bu yol…
Ben bunları düşünüp dururken, gözlerindeki ışık saçılıyor etrafa…

Evdeyiz ve radyo açık…

Bir konuşma geçiyor aramızda:
Baba, saçım uzadı.
Saçın da uzadı, boyun da… gözümüzün önünde büyüyosun kızım..
Baba, şu anki müziğe layık oldu sözlerin.

Arka planda radyoda çalan müzik de nasıl denk geldiyse; For the love of a princess… 🙂