Bu yazı uzun zamandır taslak olarak bekleyen bir yazıydı. 21 Aralık’tan beri bekliyor. Aradan geçen yaklaşık bir buçuk ayda önemli
Bu yazı uzun zamandır taslak olarak bekleyen bir yazıydı. 21 Aralık’tan beri bekliyor. Aradan geçen yaklaşık bir buçuk ayda önemli değişiklikler oldu. Şimdilerde eve girer girmez ev ayakkabılarını giymek istiyor. Ama kendisi giymek şartıyla… (Cırt cırtlı pembe ayakkabılar olursa çok kolay giyiyor. Panduflarını ise bunların cırt cırtı yok diye pek giymek istemiyor.)
Beren, yeni alınan pembe çizmeleri ile akşam evin içinde geziyordu. Ben de arkasından bakarak ayağının rahat olup olmadığını kontrol ediyordum. Büyük mü diye düşünürken, bir taraftan da ağır mı geldi, uzun süre yürüyebilir mi? Ağrı yapar mı, zorlar mı diye birçok açıdan da değerlendirdim.
Yeni alınan bir şeyin verdiği ilk gün sevinciyle çıkarmak istemedi tabi. Ben de “babacım senin ev ayakkabıların nerde, hadi şimdi onları getir de giydireyim” dedim. Eğer ev içinde giymezse ayakkabılarını, sonuç itibariyle bir yerde size bağlı olarak yaşayan bir birey, siz giydirirseniz giyecek, siz yedirirseniz yiyecek… Kendiliğinden “ben eve girdiğimde ayakkabılarımı giymeliyim” anlayışı gelişmedi daha.
Beren’in hâlâ ayağında bulunan çizmeleri çıkartmaya ikna etmek için çabaladım.
– Babacım bu çizmeler dışarıya çıkarken giymek için, evin içinde giydiğin ayakkabıların var ya, onları getirir misin artık, evin içinde biliyorsun ki onları giymen gerek.
Salonda bir süre gezindikten sonra, kapıya yöneldi ve kapıyı açmaya çalışırken, son kez arkasından seslendim..
– Beren, o çizmeleri sadece dışarıda giyebilirsin.
– Dışarıya çıkayım o zaman?!
Ama tabi bu dışarısı, benim anlattığım biçimde değil de, kendi anladığı gibi. Salonun dışında herhangi bir yer olabilirdi. O nedenle koridora koştu. Ben de arkasından… Sonrasında açıkladım birlikte dışarı çıkarken giydiğimiz ayakkabın var ya, (işte bu diye gösterdim) bunu giyiyorsun. Ben de bunu diyerek, kendi giydiklerimi gösterdim. Gezmeye giderken, okula giderken, babaanneye giderken giydiğin ayakkabın farklı, evde giydiklerin farklı dedim. İkna oldu yavru ceylan, o zaman çıkarayım bunları, yerine koyalım ama kimse almasın diyerek, çıkarmaya razı oldu.
Maşallah akıllı kuzumuza ama artık öğrendi değil mi babası 🙂 Eve gelince hemen ev ayakkabılarını giyiyor.
Okurken kendimi alamadım gülümsemekten… Çünkü süt kuzusunun tavırlarını getirdim gözümün önüne. Canım prensesim benim. Her şeyin nasıl farkında. Küçücük dünyasında ne kadar büyük bir hayal dünyası var bebeğimin… Yerim ben onuuu 🙂