Bugünlerde, kuzunun öğrendiği bir tümce dikkatimi çekiyor. Bu bir hayata bakış açısı mı, anne-babadan gördüklerinin bir dışa vurumu mu anlaşılması
Bugünlerde, kuzunun öğrendiği bir tümce dikkatimi çekiyor. Bu bir hayata bakış açısı mı, anne-babadan gördüklerinin bir dışa vurumu mu anlaşılması zor. Anne baba olduğumuzda yaşadığımız bir takım zorluklar karşısında takındığımız tavrın, boşandıktan sonra farklı bir boyutta devam etmesidir buna sebep. Bir çocuk için en son aklına gelecek bu durumun, Beren’in aklına gelmeden önce başına gelmesi midir?
Belki de sadece kızımızın karakteridir bu. Hayatta insanın başına gelebilecek o kadar çok şey var ki, ufak tefek şeyleri düşünecek, onlara ayıracak vaktim yok der gibi.
‘En azından’ ben bunları yazarken bile kızımın benim yanımda olduğunu biliyorum. Onu gözlemleyebiliyorum rahatça. Büyüdüğünü görebiliyorum.
Tırnak içinde geçen tümce işte, son zamanlarda sıklıkla duyduğum şey.
Oyuncaklarıyla oynarken içlerinden birinin köşesinden küçük bir parça koptuğunu görüyor; ‘olsun en azından hala oynanabiliyor.’
Sabah kahvaltısını hazırlamama yardım ederken, pankek yapımında kullandığım yulaf ezmesi, karıştırma kabının dışına, tezgaha dökülüyor biraz. ‘En azından yere dökülmedi.’ vb. Ve daha onlarca konuda bu şekilde tepki veriyor. ‘En azından şu olmadı’, ‘en azından böyle’.
Küçük şeylerle mutlu olmasını bilen bir kızım var. Ben de öyleyim aslında, küçük kızımla mutluyum. 🙂
En azından bunları düşünürken, bir taraftan da yazabileceğim bir blogumuz var. 😉