Berenimle geceleri uyumak gibisi yok. Bu defa evimizde uyuduk. Akşam yemeğimizi yedik. Bir süre babaanne ve dede ile birlikte vakit geçirdikten
Berenimle geceleri uyumak gibisi yok. Bu defa evimizde uyuduk. Akşam yemeğimizi yedik. Bir süre babaanne ve dede ile birlikte vakit geçirdikten sonra uyku vaktine doğru evimize geldik ve yol boyunca Beren’in sevdiği müziklerle uyku moduna girdik. Eve kadar kucağımdaydı minik tatlı tavşanım. Geldik birbirimizin gözlerine baka baka, karşılıklı yanaklarımızı sıkıştıra sıkıştıra. Evimize adım atar atmaz odasına koştu. “Uyku zamanı!” diyerek yatak odasına çağırdım kuzumu. Gelmek istemedi. Odasında olmak, orada uyumak istedi. Ben de ne kadar sarılarak uyumak istesem de kuzuma, istediğini yaptım. “Beni yatır, üstümü ört” nazlanmalarının ardından küçük bir öpücükle ayrıldım odasından. Bebekliğinde kullandığımız telsizi aradım. Sanki hâlâ küçük bir bebek gibi. Ne de olsa artık konuşabiliyor. Anlatabiliyor ne istediğini. Zaten bulamadım da. Ben onu ararken bir de odasındaki şifonyere bakayım dedim. Işığı da kapattığım için küçük bir el feneri ile girdim odasına. Işıktan rahatsız olmasın diye. Benim geldiğimi fark ettiği anda kalkması gerekiyordu yataktan. Kalkmadı. Bir baktım ki derin uykusuna dalmış bile bebeğim. Tekrar tekrar sevdim yumuşacık yanağını.
Akşam babaanne ve dededen çıkmadan önce Beren oyun oynarken kendi kendine, izliyordum ben de keyifle. Kanım kaynadı bir anda ve öptüm şapır şupur. Babaannesi de öpmek istedi ardından. Beren’in tepkisi biraz değişik oldu; “ama tükürüklü değil!” 🙂
Babaanne ve dedeye (pazar günü için) “siz de kahvaltıya gelebilirsiniz” iznini(!) vermiştik bir gün önceden. Sabah oldu ve kuzum uyandırdı beni. Yatağının içinde oturmuş, “Baabaa!” diye seslenerek. Hiçbir ses bu kadar kolay uyandıramazdı beni. Hemen kalktım ve erkenden kalkmış olmanın ve tüm günün bize ait olduğu bilerek keyfini çıkardık bir süre. Mutfağa geçtik kuzumla birlikte önceden mutfağı da ısıttıktan sonra. Kuzum televizyon izlerken ben de bir taraftan kahvaltımızı hazırladım. O arada Beren “kızlarım” diyerek sevdiği bebeklerini getirdi odasından. Masaya koydu. Sonra başka bir yer bulduk tabi onlara. Bizi izlediler yüksekten. 🙂 Babaannesindeyken de “yumurtalar seni çağırıyor” dediği yumurta pişiricinin sesiyle birlikte zil çaldı ve babaanne ve dede geldiler.
Masaya oturduk ve küçük küçük domateslerle başladı Beren kahvaltıya. Her birinden birer ısırık aldıktan sonra bıraktı. Neşeyle yaptık kahvaltımızı hep birlikte. Kahvaltıdan sonra Beren yine odasına koştu. Orada oynadık birlikte. Babaanne börek yaptı o arada bize. Bir süre sonra da uğurladık babaanne ve dedeyi. Kaldık yine kızımla baş başa evimizde. Kabuklu bademlerimizi yerken çizgi film izledik. Böreklere de haksızlık etmedik. Evin içinde tükettik enerjinin tamamını. Kuzum çizgi filmini izlerken uyuyakaldı salonda. Babaanneye gittik hazırlandıktan sonra, Beren hâlâ uykuda kucağımda. Beren’i kapıdan aldı babaannesi ve arabaya indim kalan eşyalarını yukarıya çıkarmak için. Çıktığımda gözlerini açmış ve enerjisi yeniden birikmiş. 🙂 Bize jimnastik derslerinde öğrendiği hareketleri gösterdi ardı ardına. Devamında yine mutfak malzemelerini aldı ve yemek pişirmeyi de ihmal etmedi yine.
Kâğıttan dağ yaptığımızdan, birinin küçük birinin büyük olduğundan, isimlerinin de Özgür ve Beren olduğundan bahsetmedim… 🙂 Yan yana duran iki dağ, baba ve küçük kızı. 😀