Gökçe, Sertab, öğretmenler günü…

Hafta sonu geldi ve miniğimle bir araya geldik yeniden. Küçüklüğünden beri dinlediği Sertab Erener ve Candan Erçetin’e, Hande Yener ve

Hafta sonu geldi ve miniğimle bir araya geldik yeniden. Küçüklüğünden beri dinlediği Sertab Erener ve Candan Erçetin’e, Hande Yener ve Gökçe de katıldı son zamanlarda. Arabada Hande Yener yok diye mi dinlemiyoruz bilmem. (Şu an yazarken aklıma geldi.) Sanırım bu nedenle Gökçe’yle sınırlıyız. Gökçe’nin albümünü aç baba! Arabaya biner binmez duyduğum ilk cümle.

Özellikle de kime ne beee diyerek açılışı yapıyor. Sertab Erener’in Rengârenk albümünü iyice hazmetmiştik zamanında. Şimdi de ‘Sade’si sindiriliyor. Bu albümde de bir ‘öpücük’ şarkısı var. Google’a “Sertab Erener – öpücük” yazınca muhtemelen böyle bir şarkı çıkmayacaktır. Yazmayın. 🙂

Cumartesi günü babaanne ve dedeye uğradık. Sonrasında evimize gidip “Sammy” seyredecektik. Madagascar’ı zor bıraktık. Başka bir alternatif olarak da TV’de çizgi filmler…

Yolda tahmin edileceği üzere Gökçe dinliyorduk. Otoparka girdik hâlâ Gökçe. Belli bir noktadan sonra bazen duymuyorsunuz bile artık ama kontak anahtarını çeker çekmez kelimeler yarım kalıyor ya, işte o zaman sanki tekrar duymaya başlıyorsunuz. Yarım kalan o eksik kelime tamamlanıyor otomatik olarak. Beren şarkının kaldığı yerden devam ediyor, bir taraftan emniyet kemerini çıkarırken bir taraftan da şarkıyı tamamlıyor.

Gökçe’yi arabada öylece bıraktık ve yukarıya çıktık. Dönüşte arabada kontağı açar açmaz Gökçe bıraktığımız gibi aynı performansla devam ediyor şarkısına ve Beren’e o anda dedim ki;

– İniyoruz biniyoruz hep Gökçe!

Cevap geldi hemen.

– Gökçe albümü çünkü! İniyorum biniyorum demeye gerek yok.

Öpücük nedir diye merak ettiyseniz aşağıda. En sondaki cak-cuk sesleri öpücük oluyor. 🙂

Şarkının aslı Sertab Erener’in ‘Oyna’ adlı şarkısı. Onu da buradan dinleyebilirsiniz.

[youtube https://www.youtube.com/watch?v=KegKMZbELk8?rel=0]

Pazar sabahına uyandık kızımla. Geç kahvaltı her pazar en büyük keyfimiz. Tam anlamıyla geç.

Aslında mecburiyetten oluyor biraz bu. Geç kalkıyoruz. Geç kendimize geliyoruz. Sıcak yataktan çıkmadan önce alt alta üst üste sabah sporu oluyor. Hadi boğuşalım baba!

Sabah el – yüz temizliği, diş fırçalama, çorap-terlik vs giyip de mutfağa geçişimiz yarım saati buluyordur. Beren mutfağa ulaşana kadar da bir o kadar zaman geçiyor. Odası mutfağın yanında. Önce oraya bir girer, dağıtır. Bisiklete biner, koridora çıkar. Bi salona bi odasına gider gelir. Kızım hadi gel kahvaltıya yardım et filan desem de, ancak krep yapacaksam gelir yanıma. ‘Ben de ben de’ diye. Sırf yumurta yesin diye krep yapıyorum. Yumurta ile arası pek iyi değil. İçine Nesquik koymazsam yine yemiyor.

Buraya nereden geldim, kahvaltımız bitsin de dışarıya çıkalım ve hava kararmadan açık havanın tadını çıkaralım derdindeyim. Beren ise masanın başında keyif yapıyor. Buradan anlaşıldı ki, bu haftayı evde geçireceğiz. O hâlde boyalarımızı alalım ve salondaki çalışma masasına geçelim… Zaten orada sürekli keçelisinden pasteline boyalar, kâğıtlar, makas vs. hep hazır. Bir yanda tamamlanmayı bekleyen Minnie yapbozu dağınık şekilde. Masada ne yapalım? Gökkuşağı yapalım tabi ki. Rengârenk ya o da. Gökkuşağı yaptık. Yaptık derken ben sadece siyah keçeli kalemle sınırlarını çizdim. Renklendirme tamamen Beren’in. Alt tarafı boş kaldı kâğıdın. Oraya da bir yıldız konduruverdik. Öğretmenler günü dolayısıyla da annesine hediye ettik.

Gökçe, Sertab, öğretmenler günü…” hakkında yorum

  1. hayatımda aldığım en özel öğretmenler günü hediyesiydi.Teşekkürler babik ve kuzuk 😉

Yorumlara kapatıldı.