İçeriden konuşmaları dinliyorum… Babaanne: Babana sor bakalım kaç tane yumurta yer? Beren: 4 tane yer. Gelip sorar yine de kuzucuğum,
İçeriden konuşmaları dinliyorum…
Babaanne: Babana sor bakalım kaç tane yumurta yer?
Beren: 4 tane yer.
Gelip sorar yine de kuzucuğum,
Beren: Baba kaç tane yumurta yiceksin?
Baba: 4 tane yerim.
Benden uzaklaşarak, mutfağa doğru yönelirken, omzunun üzerinden arkasına baktı…
Beren: Tahmin etmiştim zaten.
Mutfakta,
Beren: 4 tane yicekmiş babaanne.
Babaanne: Nerden bildin sen babanın kaç tane yumurta yiyeceğini kızım?
Beren: Zaten hep 4 tane yiyo.
Bebeğimle geçen hafta görüşemedik bazı “eksiklikler” yüzünden. Bir önceki yazıda anlatmıştım. Bu hafta öyle bir buluşma oldu ki, özlemin 2 katına çıktığı… 2 kat fazla keyif aldık.
Cumartesi akşamı aldım bebeğimi. Karşılaşmak dahi istemediğim bir kişiden. Annesi beni böyle zor bir durumda bıraktı ama bu davranışlar için sebep aramaz oldum artık. Kızım için yapıyorum bunu. Onun boynuma sarılışı, sıcaklığı ve kokusu bir başka boyuta geçiriveriyor zaten beni.
Sabah kahvaltısı için hazırlanırken yazının başındaki diyaloğu yaşadık. Gün böyle başladı ve bu enerjiyle devam etti. Daha önce 6D sinemaya SheMall’de gitmiştik. Bu kez Terracity’dekine gittik. Test ediyoruz kızımla birlikte hepsini. Puan veriyoruz. 🙂 Kuzu “ağaçlı” olan filmi seçti vakit kaybetmeden, Paradise Coaster. Yazının sonunda nasıl bir şey olduğunu gösteren kısa bir videosu var.
Bebeğimle sinemadan çıkışta oyuncakçımıza da uğradık ve Play-Doh Süper Araçlar serisinden Twirl’n Twister aldık. (Alırken adının böyle olduğunu bilmiyordum tabi, muhtemelen Beren de. Buraya yazarken biz ne almışız diye araştırırken çıktı ortaya.) Birlikte Terracity’e her gelişimizde mutlaka dinlenmek için uğradığımız Starbucks’a değil de, Robert’s Coffee’ye gittik. Babanın kahvesiyle kızının portakal suyu keyfi buradaydı bu kez. Masamız çok büyük değildi ama yeni oyuncak için yer bulduk. Hamurlarla 1 saati aşkın bir süre oynadık.
Anneye dönüş vakti de geliyordu yavaş yavaş. Anneye diyorum hâlâ ama annesinden almamıştım Beren’i. Hissetmiş olmalı ki, o arada bir sms geldi ve Beren’in annesi kendi annesine bırakmam gerektiğini yazmış. Matruşka gibiler, tek bir tane alamıyorsun aileden, iç içeler. Birini aldığında diğerlerini de almış oluyorsun. Beren’in annesinin annesinin annesi de Antalya’da olsa belki de Beren’i ondan almak durumunda bile kalabilirdim. Çok şükür ki, bizden epeyce uzaktalar. Kalktık masamızdan, kahvenin ve portakal suyunun parasını ödedik. Kasadaki ablalarına hoşçakalın dedik önce. Sonra babaanneye ve dedeye uğradık. Onlara da hoşçakalın dedik ve yola çıktık. Beren’i, aldığım orta boy matruşkaya bıraktım. Kuzumu bir hafta göremeyeceğim ve sesini duyamayacağım için yanaklarından aldığım öpücükle avunacağım.
[youtube https://www.youtube.com/watch?v=VceE9rOv0ME?rel=0]