Yeni yıl… Her zaman yeni umutlar ve iyi dileklerle karşılanır. Biz de geçmiş yılların eskiyen yüzünden arınmış tertemiz bir yıl diledik
Yeni yıl… Her zaman yeni umutlar ve iyi dileklerle karşılanır. Biz de geçmiş yılların eskiyen yüzünden arınmış tertemiz bir yıl diledik herkese, tüm sevdiklerimize.
Kızımla birlikte kutlayamadık bu yıl, belki bundan sonraki yıllarda da bir arada olamayacağız yeni bir yılı karşılarken. Bilinmez. (En erken 2017’de 1 Ocak pazar gününe denk geliyor, sonra 2023’de.) Ama ayrı ayrı da olsak, hep birbirimizi düşündüğümüz anlar olacak biliyorum. 31 Aralık akşamında Beren ile annesi ve ben farklı yerlerdeki arkadaşlarımızla birlikteydik. Ertesi sabah yeni yılın ilk gününe uyandık ve yine bir pazar gününe denk geldi tesadüfen. Beren’i aldım ve güne başladık. Eve döner dönmez kahvaltı masasına oturduk. Beren’in de elinde pinokyolu boyama kitabı vardı. Masada ilk önce ona yer açtı. Bir süre onu boyamamız gerekti. Kahvaltı bittikten sonra da oturma odasında yerde boyamalarımıza devam ettik gerçi. Bir ara; Kuzucuk’un pinokyolu boyama kitabında bazı sayfalarda güneş resimleri vardı. Onları da boyarken bir sayfada siyah ve pembe karışımı olarak boyadığı güneş için, “çürümüş güneş” ifadesini kullandı. Diğer sayfalardaki güneşler ise bildiğimiz şekilde sarı renkli olarak boyanmıştı. 🙂
Evde yeterli zamanı geçirdikten sonra, yeni yılı bir de Özdilekpark’ta nasıl karşılamışlar diye merak ettik ve oraya gittik. Orada Levent abimiz ile buluştuk ve hem pazar günü olması dolayısıyla hem de yeni yıl hareketliliğinden kaynaklanan yoğun bir kalabalık vardı. Hep birlikte tatlı yemeye karar verdik ve Levent abimizle birlikte biz sakızlı markizlerimizi yerken Beren de her zaman beklendiği üzere pembe bir tatlı yedi. (Bu da frambuazlı bir cheesecake oluyor genellikle.)
Tatlımızı yedikten sonra bir süre gezdik AVM içinde. O arada ev içinde ayağını sıcak tutacak ayakkabılarına, terliklerine bir yenisini daha ekledik. Bir panduf aldık kuzuma. Yeter ki üşümesin, çeşit çeşit olsun da, biri olmazsa biri diyerek giysin. Beren’in burun akıntısı ve hâlsizliğine iyi gelir düşüncesiyle, sıcak bir şeyler içmek için ıhlamur söyledim kuzuma. (“Ihlamur içer misin?” sorusuna olumlu cevap aldıktan sonra.) Biraz soğusun diye beklerken, buz gibi oldu ama Beren hâlâ soğusun içicem derken vazgeçti içmekten. O arada kalktı oturduğu yerden ve dolaşmaya başladı kafe içinde. Yan taraftaki oyun alanını gördü ve dışarıdaki mekanik atı. Bindik tabi beyaz ata. O bitti, içerideki prenses arabasına takıldı gözü. Ona da bindik tabi. Çıktık sonra oradan. Başka bir şey istemedi ama oyuncak satan küçük stant gibi bir yer vardı kapı önünde. Orada bir balon beğendi. Mavi Mickey Mouse! 🙂
Akşam üzerine doğru yorgunluk belirtileri kendini göstermeye başladı. Gün içinde de Beren açlığını unutuyor çoğunlukla, acıktığını masa başına oturunca anlıyor ve yemek yemeyi bir zaman kaybı olarak görüyor adeta. Akşama doğru kurtarıcımız olan köftecimizde bir iki köfte yedi. Onunla bile mutlu oldum iki lokma girdi midesine diye.
En azından 1 Ocak’ta görüşebildim kuzumla. Yeni yıl dileklerimi paylaşabildim onunla. Bu da büyük bir mutluluk benim için…